SOSYAL MEDYA VE HAKARET SUÇU
- M.Lamih Çelik
- 10 Ağu 2021
- 19 dakikada okunur
İÇTİHATLAR IŞIĞINDA SOSYAL MEDYADA İŞLENEN HAKARET SUÇU
Çalışma kapsamında ele alınan sosyal medya her geçen gün hızlı bir şekilde büyümeye devam etmektedir. Burada kullanıcılar genellikle içeriklerini kendileri üretmekte, fotoğraf, video ve müzik gibi paylaşımlarda bulunmakta, yapılan paylaşımlara görüş ve düşüncelerini aktarmakta, diğer kullanıcılarla iletişime geçmekte ve sohbet etmektedirler. Bu kadar geniş bir içeriğe sahip olan sosyal medyada, kötü amaçlı kişi veya gruplar tarafından yapılan ve suç teşkil eden paylaşımlarda yer almaktadır. Kullanıcılar günlük yaşamlarının aksine kendilerinde sınırsız bir özgürlük hissederek sahte hesaplarla hakaret, tehdit, şantaj gibi suçları kolaylıkla işleyebilmektedirler. Bu bağlamda 1982 Anayasasının yanı sıra 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkındaki Kanun, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu vb. kanunlarla sosyal medya aracılığıyla da işlenebilen hukuka aykırı eylemler yaptırıma bağlanmıştır.
Hakaret eylemi, toplumda çok sık karşılaşılan, bireyler arası ilişkilerde oldukça önemli bir yer tutan ve bu sebeple ceza hukukunu doğrudan ilgilendiren bir konudur. Bir tarafta bireylerin ifade özgürlüğü söz konusuyken diğer tarafta bireylerin onur, şeref ve saygınlıklarının korunması ihtiyacı bulunmaktadır. İşte temelde bu iki hak arasındaki dengenin sağlanması, hakkın hangi durumlarda sınırının aşılmış olacağının tespiti, hakaret suçunun oluşumu için gerekli kanuni şartların neler olduğu ve bu arada ifade özgürlüğü, haber verme hakkı, eleştiri hakkı gibi toplumun genelini ilgilendiren bir takım hakların hakaret suçuyla olan ilişkisi Türk Ceza Kanunu kapsamında ve güncel Yargıtay kararları ışığında bu çalışmada incelenmeye çalışılmıştır.
1- Sosyal Medya ve İfade Özgürlüğü
Sosyal ağ platformlarıyla birlikte televizyon, gazete gibi tek taraflı iletişim sunan klasik medya platformundan, dünya üzerindeki tüm bireylerin, işletmelerin, kurum ve kuruluşların birbirleriyle iletişim kurabildikleri, bilgi ve haber paylaşabildikleri sosyal medya platformuna dönüşmüştür. Sosyal medyada bireyler hem üreten hem de tüken konumundadır. Sosyal medya üzerinde kişiler bilgi ve düşüncelerini Facebook, Twitter, sözlükler, Bloglar vb. platformlarda paylaşmaktadırlar. Hızla büyüyen sosyal medya platformları sayesinde milyonlarca kişi yeni iletişim platformlarına kavuşmaktadır (Babacan, Haşlak ve Hira, 2011)(1). Sosyal medya zaman ve mekân kısıtlaması olmadan paylaşım ve tartışmaların sıklıkla yer aldığı, kişilerin ortak ilgi alanlarına göre diğer kullanıcıları bularak yeni arkadaşlıklar kurarak yeni bir sosyal çevre edindiği insani bir iletişim şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanı sıra ortak düşüncelere sahip, ortak çıkarları olan gruplar da sosyal platformlar üzerinde yeni sosyal ağların oluşumuna neden olmaktadır. Genel olarak bireylerin internette birbirleriyle yaptığı diyaloglar ve paylaşımlar sosyal medyayı oluşturan unsurlardır (Vural ve Bat, 2010). (2)
İfade Özgürlüğü, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmesinin 19.maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10.maddesi ile güvence altına alınmış olan bu hak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 25. ve 26.maddelerinde de düzenlenmiştir. Anayasanın 26.maddesinin ilk fıkrasının ilk cümlesi uyarınca ‘Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.’ İfade özgürlüğü ile ilgili olarak önem taşıyan husus, ifade özgürlüğünün toplumun geneli tarafından benimsenen, hoş görülen ya da önemsiz addedilen konuların dile getirilmesi değil tam tersine hoşa gitmeyen, deyim yerindeyse rahatsız edici, aykırı fikirlerin dile getirilmesini korumak amacını taşıdığıdır. Bu esas AİHM kararlarında da sıklıkla ifade edilmektedir
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, ifade özgürlüğüne dair kararlarında, İfade özgürlüğünün sözü edilen toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için, sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü "haber" ve "düşüncelerin" değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler sebebiyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir. İfade özgürlüğü, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olup bu özgürlük olmaksızın "demokratik toplumdan" bahsedilemez. Kamuyu ilgilendiren sorunların kamuya açık olarak tam bir serbestlik içerisinde tartışılabilmesi, şiddeti teşvik eden eylemler hariç bu tartışmanın boyutlarının Devlet organları tarafından maksimuma çıkarılması gerektiği vurgulanmaktadır. ( Handyside/Birleşik Krallık,B.No: 5493/72, 7.12.1976, 23.9.1994 tarihli Jersild - Danimarka kararı; 21.1.1999 tarihli Janowski - Polonya kararı; 25.11.1999 tarihli Nilsen ve Johnsen - Norveç kararı; 25.7.2001 tarihli Perna - İtalya, Castells / İspanya kararı)
İfade özgürlüğünün kullanılması esnasında tıpkı diğer özgürlüklerde olduğu gibi farklı değer ve çıkarların karşı karşıya gelmesi söz konusu olabilir. Bunun çözümü çıkarların birinin diğerini ortadan kaldırması değil, her ikisinin birlikte yaşamasının temin edilmesiyle sağlanır. Birlikte yaşamanın temini ise karşılıklı sınırlama ve dengeyi gerektirir. Ancak bu denge ifade özgürlüğü aleyhine işleyen ve onu işlevsiz hale getiren bir denge olmamalıdır.
AİHM aşağıda belirtilen hallerde ifade özgürlüğünün korunacağına karar vermiştir:
- Yazı veya sözün kim tarafından, nerede, nasıl bir ortamda, hangi koşullar altında yazıldığı veya söylendiği değerlendirilmelidir. ( Zana / Türkiye, 25 Kasım 1997 kararı )
- Politikacılar daha fazla eleştirilebilir. Siyasi liderler hakkında öne sürülen düşüncelerin aktarılması olgusunun, kamuoyunun şekillenmesini sağlayan en önemli araçlardan biri olduğu, demokratik bir toplumun temel niteliği olan siyasi tartışmanın sözleşme tarafından korunan hakların başında geldiğini belirtilerek politikacılar için kabul edilebilir eleştirinin diğer bireylere göre daha geniş olması gerektiği ve özel kişilerden farklı olarak politikacıların her söz ve davranışını bilerek ve isteyerek basının ve kamuoyunun görüş ve eleştirisine açtığı tespitlerini yapmıştır. Dolayısıyla kamuoyuna mal olmuş konu ve olaylarla siyasi ifadelerin sınırlandırılmasında sözleşmeye taraf devletlerin hareket alanları daha azdır. ( Lingens/Avusturya ).
- Politik konularda ifade özgürlüğü daha geniştir/ Bir devlet politikasına ciddi eleştiriler getirebilir ve ülkenin bir bölümündeki bir problemin kaynağı veya sorumluları hakkında tek taraflı bir görüş ifade edilebilir ( Sürek ve Özdemir/Türkiye ).
- İfadelerin sert olması fikrin, halkın bir kesimi aleyhine olumsuz, negatif ve düşmanca bir tavırla ifade edilmesi cezalandırma için tek başına yeterli olmaz ( Arslan/Türkiye, Okçuoğlu/Türkiye ).
- Sert bir üslupla düşünceler açıklanabilir ( Ceylan/Türkiye ).
- Fikirler -yetkililere ciddi eleştiriler getirilerek- düşmanca bir üslupla kaleme alınabilir ( Polat/Türkiye).
AİHM, Axel Springer ag/ Almanya davasında ifade özgürlüğüyle başkalarının şöhretinin çatışması halinde çatışan menfaatlerin dengelenip dengelenmediğini, dolayısıyla müdahalenin demokratik toplumda gerekli ve orantılı olup olmadığını tesbiti kolaylaştıran kriterler geliştirmiştir. Bunlar; a ) yazı - ifadelerin kamuoyunu ilgilendiren genel yarara dair bir tartışmaya sağladığı katkı, b ) hedef alınan kişinin sosyal kimliği, yazı ve ifadeye kaynak davranışı c ) yazının amacı, d ) bilginin kaynağı ve doğruluğu e ) yayının içeriği, biçimi ve sonuçları f ) yaptırımın ağırlığı olarak ifade edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin olaya bakış açısı ise; 2013/8503- 27/10/2015 tarihli kararında; “ifade özgürlüğü büyük ölçüde eleştiri özgürlüğünün güvence altına alınmasını hedeflemektedir. Bu nedenle düşüncelerin açıklanması ve yayılması sırasında kullanılan ifadelerin sert olması doğal karşılanmalıdır.
AİHM'in yerleşik içtihatlarında da belirttiği gibi hükûmetler kullandıkları kamu gücünden dolayı kendilerine yöneltilmiş en ağır eleştirileri bile hoşgörü ile karşılamak zorundadır. (Castells/İspanya, B. No: 11798/85, 23/4/1992, § 46).
Aynı şekilde siyasetçilere yönelik eleştirilerin kabul edilebilir sınırları, diğer kişilere yönelik eleştiri sınırına göre daha geniştir. Bir siyasetçi diğer kişilerden farklı olarak her sözünü ve eylemini bilerek halkın ve aynı zamanda diğer siyasetçilerin denetimine açar; bu nedenle de daha geniş hoşgörü göstermek zorundadır (Lingens/Avusturya, § 42)..”görüşüne yer vermiştir.
Şaban Sevinç Kararı 2016/36782- 28/11/2019 (9/1/ 2020 RG:31003) “Bir siyasetçi olan müştekinin de şeref ve itibar hakkının korunması gerektiği şüphe bulunmamaktadır.Buna ilave olarak Anayasa mahkemesi ;siyasetçilerin kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman vurgulamıştır.
Başvurucu tarafından kullanılan ‘’saray soytarısı” kelimesinin saldırgan ve rahatsız edici nitelikte bulunmadığı söylenemese de ifadenin müştekinin ifadeleri ile katkı sağladığı politik bir tartışmada kullanıldığı dikkate alınmalıdır. başvuru konusu ifadenin kabul edilebilir eleştiri sınırları içinde kaldığı değerlendirilmiştir.”
CGK'nun 14.10.2008 gün ve 2008/4-170-220 Sayılı kararında da belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer; kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içerisindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup bu suçun oluşabilmesi için davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil yada olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biriyle gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşlara yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil yada olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
Hakaret suçunun cezalandırılmasında güdülen amaç, kişiye toplum içinde saygınlık sağlayan şeref ve onur gibi manevi değerlerin korunmasıdır. Söylenen sözlerde veya yapılan hareketlerde hakaret kastının bulunup bulunmadığını saptayabilmek için sözün söylendiği ya da hakaretin yapıldığı yere, zamana ve koşullara bakılması gerekir.
Eleştirinin hangi durumda bir hak olmaktan çıkıp, suç boyutuna ulaştığının belirlenmesinde, muhatabın sıfatı, sosyo-kültürel durumu, toplumda egemen örf ve adetle, ülke kamuoyunda yarattığı etki vb. gözetilmelidir. Her ne kadar demokratik toplum olmanın gereği olarak, siyasi kimliği bulunan kişilerin diğer bireylere göre kaba, sert ve kırıcı eleştirilere karşı daha hoşgörülü olması beklenebilir ise de, eleştirilen durumla anlatım biçim arasında düşünsel bağın bulunmaması ve küçültücü değer yargısı içermesi halinde eylemi hukuka uygun kılan çerçeve aşılmış olur.
Demokratik toplumlarda farklı düşüncelerin varlığı, çoğulculuğun oluşması bakımından zorunlu ve vazgeçilmez olduğundan, uyumsuz, rahatsız edici, şok edici düşüncelerin de ifade özgürlüğü kapsamında korunması gerektiği gözden uzak tutulmamalı, türü ne olursa olsun, sosyal, siyasal, hukuki her türlü görüşün açıklanmasının ifade kapsamında yer aldığı unutulmamalıdır.
2- Sosyal medya ve Hakaret Suçu
Hukuki olarak hakaret kavramı 5237 sayılı Ceza Kanunu’ndaki düzenlendiği yere bakıldığında, şerefe karşı suçlar başlığı altında 125 ila 131. Maddeleri arasında yer almaktadır. Hakaret suçu, Türk Ceza Kanunu (TCK)’nun 125. Maddesinde, “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya oldu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla cezalandırılır” şeklinde tanımlanmıştır (Arısoy, 2007) (3).Bu düzenleme ile kişilerin sahip oldukları ‘şeref, onur ve saygınlık’ hakkı korunmaktadır. Türk Ceza Kanununun 125.maddesinin gerekçesinde ise hakaret suçuyla korunmak istenen hukuki değerin, “kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı” olduğu ifade edilmiştir.(4) ‘Şeref, onur ve saygınlık’ hakkı kişilerin kendilerinde hissettikleri veya başkaları tarafından kişilerde gördükleri değerler olarak tanımlanabilir (Özen, 2008) (5). Yine bu maddenin 2. Fıkrasında yer alan “Fiilin mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle islenmesi…” ifadesinin gerçekleşmesi durumunda da aynı cezanın verileceği bilgisi yer almaktadır. 3. Fıkrada ise, ilgili madde hakkında suçun ağırlaştırıcı sebepleri yer almakta, 4. Fıkrada ise, suçun alenen işlenmesi veya basın yayın yoluyla işlenmesi durumu cezayı artırıcı neden olarak belirtilmektedir (Gülseren, 2013).(6)
Hakaret suçları huzurda veya gıyapta olmak üzere iki şekilde işlenebilir. Onur kırıcı fiillerin hiçbir aracı olmadan direkt olarak mağdura karşı gerçekleşmesi huzurda işlenen hakaret suçu olarak geçmektedir. Bununla beraber TCK’nın 125. Maddesinin 2. Fıkrasında yer alan, “…Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde…” ifadesinden dolayı da internetten yapılan her türlü hakaret huzurda işlenmiş suç olarak kabul edilmektedir (Özen, 2008).
TCK’nın 125.maddesinde “Bir kimseye ve bir kimsenin” denilerek mağdurdan kastedilenin ancak gerçek kişi olduğu savunulmuştur.(7) Yargıtay 18.Ceza Dairesi 25/9/2019 tarih ve 2018/1461 E. 2019/13106 K. Sayılı kararı ile “hakaret suçunun,yalnızca gerçek kişilere karşı işlenen suçlardan olduğu tüzel kişiliklerin bu suçun mağduru olamayacakları gerekçesiyle tüzel kişilik olan belediye başkanlığına hakaret ettiği gerekçesiyle ceza verilemeyeceğine karar vermiştir. Yine belediye görevlilerine karşı hakaret suçundan açılmış ceza davasına katılma talebini belediye tüzel kişiliğinin doğrudan suçtan zarar görme olasılığının olmadığı gerekçesiyle red etmiştir.(Yargıtay 8.CD. 21.10.2019 T. 2017/11046 E.,2019/12638 K) Buna göre belediye tüzel kişiliği adına hakaret suçu nedeniyle savcılığa suç duyurusunda bulunulması doğru değildir.Hakaret edilen gerçek şahıs olan belediye başkanının kendi adına suç duyurusunda bulunması gerekir.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için mağdurun belli olması veya belirlenmesinin mümkün olması gerekmektedir. Mağdurun kim olduğu belirlenmedikçe onur, şeref veya saygınlığın ihlalinden söz etmek mümkün olmayacaktır. Hakaret ve sövme suçlarında, failler, çoğunlukla muhatap aldıkları kişilerin belli olmamasına özen göstermekte ve bu şekilde ceza almaktan kurtulmaya çalışmaktadırlar. TCK’ nın 126. maddesinde; “Hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır.” hükmü düzenlenmiştir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere bir şahsın adının sadece baş harflerinden veya bu kişinin bulunduğu çevrede herkes tarafından bilinen bir sıfat veya lakabından yahut alışkanlıklarından söz edilerek hakaret suçu işlendiğinde mağdur belli ve somuttur.
Hakaret suçunun “kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi” TCK’nın 125/3. maddesinde nitelikli hal olarak belirtilmiştir. Kamu görevlisi deyimi TCK’nın 6/1-c maddesinde “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi” olarak tanımlanmıştır. Hakaret suçunun kamu görevlisi olan mağdura karşı işlenmesi halinde TCK’nın 125/3-a maddesine göre cezanın alt sınırı bir yıldan az olamayacaktır. Yine hakaret suçunun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi durumunda TCK’nın 131.maddesi hükmü gereğince suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olmayıp, re’sen soruşturma ve kovuşturma işlemleri gerçekleştirilecektir.
TCK’nın 125.maddesinin gerekçesinde, “Kişiye herhangi bir olayla irtibatlandırmadan, soyut olarak yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de, hakaret suçu oluşur. Kötü bir niteliği veya huyu ifade eden sözler, somut bir fiil veya olguyla irtibatlandırılmadıkları hâlde, yine de hakaret suçunu oluştururlar.
Yargıtay, bir hareketin tahkir edici olup olmadığının zamana, yere ve duruma göre değişebileceğini, kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu kapsamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadı veya sövmek fiilini oluşturması gerektiğini belirtmektedir. (8)
Yargıtay’a göre de siyasetçilere yönelik eleştirilerin izin verilen sınırlarının özel kişilere nazaran daha geniş olduğu gerek iç hukukumuzda gerekse uluslararası mahkeme kararlarında yerleşmiş bir ilkedir. Bu ilkenin gerekçesi, siyasetçilerin, özel kişilerden farklı olarak, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açık olan, kamuoyuna mal olmuş kişi haline gelmeyi bilerek tercih etmeleridir.
Sosyal medya araçları yoluyla başka kullanıcılara ait hakaret nitelikli içeriklerin “retweet” veya “paylaş” gibi uygulamalarla paylaşılması, böyle yayınlara link atılması suretiyle de hakaret edilmesi mümkündür. Burada hakaret niteliğindeki içeriğin sahibi olarak değil, başkasına ait içeriğe bağlantı sağlayan olarak sorumluluk söz konusu olabilir. Başkasına ait içerik nedeniyle sorumlu olunmayacağı kural ise de, sunuş biçiminden bağlantı sağladığı içeriğin benimsendiği ve söz konusu içeriğe ulaşılmasının amaçlandığı açıkça belli ise başkasına ait hakaret nitelikli içerik nedeniyle sorumluluk gündeme gelmektedir (Kaya, 2015:292)(9). Başka kullanıcılara ait hakaret nitelikli içeriklerin “retweet” uygulaması ile paylaşılmasına dair Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin 07/12/2015 tarih ve 2015/10377 E., 2015/12777 K. sayılı kararında; sanığın Twitter hesabından atılan hakaret içeren sözlerin diğer sanık tarafından paylaşılan tweeti retweetlemesi suretiyle gerçekleşmesi nedeniyle sanığa yerel mahkemece verilen beraat kararı, olayda zincirleme şekilde hakaret suçunun oluştuğunun gözetilmemesi nedeniyle bozulmuştur.
3- Yargıtay’ın Hakaret Kabul Ettiği İfadeler
Bir kimseye “serseri”, “alçak”, “hayvan” “hırsız”, “rüşvetçi”, “sahtekâr”, “fahişe” gibi yakıştırmalarda bulunulması hâlinde hakaret suçu oluşmaktadır. Kişinin bedenî arızasını ifade etmekle veya kişiye bir hastalık izafe etmekle de hakaret suçu işlenmiş olur. Örneğin, kişiye “kör”, “şaşı”, “topal”, “kambur”, “kel” vs. demekle; kişiye “psikopat”, demekle, hakaret suçu işlenmiş olur.” denilmiştir.
Bununla beraber sövme kapsamında değerlendirilebilecek fiillerin teker teker sayılması ve belirlenmesi mümkün değildir. Madde gerekçesinde belirtilen sözler konunun anlaşılabilmesi açısından örnek olarak söylenmiştir. Fail, mağdura bir vasıftan bahsederek sövebilir. Örneğin, “korkak”, “alçak”, “şerefsiz”, “serseri”, “salak”, “budala”, “ayyaş”, “deli”, “yalaka”, “geri zekâlı” gibi tabirler kullanılarak mağdura sövülebilir. Söz konusu vasıf, mağdurun bedeni bir arızasına ilişkin de olabilir. Örneğin bir kişiye “topal”, “şaşı”, “kör”, “kel”, “kambur”, diyerek sövmek suretiyle hakaret suçu işlenebilir. Mağdurun gerçekte söylenen arızaları taşıyor olması faile bu vasıflardan bahsederek hakaret suçu işleme hakkı tanımaz. Bu sebeple örneğin gerçekten ‘kel’ olan birisine tahkir kastıyla bunu söylemek sövmek suretiyle hakaret suçunu oluşturacaktır.
Kişiyi aşağılamak maksadıyla bir takım siyasi düşünce ya da fikir akımlarının söylenmesi durumunda –örneğin, “komünist, faşist, mürteci” gibi- sövme söz konusu olabilir.
Hakaretin mutlak suretle sözcüklerle işlenmesi gerekmemektedir. Bir takım el hareketleri, vücut davranışları yapılmak suretiyle de hakaret suçu işlenebilir.”
Sövme suretiyle hakaret suçunun mağdura yönelik söylenen bir takım, atasözü, deyim gibi sözlerle işlenmesi de mümkündür. Örneğin Yargıtay bir kararında “sanığın bir siyasi partinin İlçe Başkanı olarak görev yapan katılan için söylediği açıkça anlaşılan “eceli gelen it cami duvarına işermiş” şeklindeki atasözünün katılana yönelik küçültücü ve onur kırıcı değer yargıları içerdiğini ve dolayısıyla hakaret suçunu oluşturacağını kabul etmiştir.(10)
Konu ile ilgili Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamasına göre, “Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövme fiilini oluşturması gerekmektedir.” (11) denilerek hakaret suçunun oluşması için aranan şartlar ifade edilmiştir.
“ Belediye Meclis Üyesi olan sanığın meclis toplantısı sırasında başkana hitaben açıkça katılanı kastederek "edep ve terbiyesini bildir" biçimindeki sözlerin katılanı küçük düşürücü nitelikte olduğu, bu sözlerle muhatabın edep ve terbiyeden yoksun olduğunun vurgulandığı ve eylemin görevliye sövme suçunu oluştur.” (12)
"... Belediye başkanlığı döneminde Körfezi kimlere peşkeş çektiğini çok iyi biliyorlar ..." biçimindeki sözlerin küçültücü değer yargısı içerdiği ve sövme suçunu oluşturduğu,” (13)
"Belediyenin kaynaklarını siyası rantçılara işbitirici müteahitlere ve çevresindeki yakınlarına peşkeş çekmiştir", "CHP ye geçmeden önce de YTP'ye katılarak bir kimlik arayışı içinde olduğu çıkarı için her an her partiyi terk edebileceği..." ,"Bilmeyerek bir hata yaptık kendisini belediye başkanı seçtirdik. Ancak sayın CHP liler sahtekarlıkla suçladıkları ve bu konuda mahkemelik oldukları sayın Ö.'ı bile bile nasıl kabullendiler anlamış değilim"" biçimindeki ibarelerin güncel olması verilişinde kamu ilgi ve yararı bulunduğundan söz dilebilir ise de Anayasanın 38/4 maddesinin hakkında kesinleşmiş yargı kararı olmadan kimsenin suçlu ilan edilemeyeceği ilkesi gözetilmeden, yazıda içerik itibariyle, katılanın sahtekar olduğu, kimlik arayışı içinde ve çıkarı için her şeyi yapabilecek kişilikte ve belediye kaynakların siyasi rantçılarla iş bitirici müteahhitlere ve yakınlarına peşkeş çeken konumunda olduğuna ilişkin küçük düşürücü ve aşağılayıcı değerlendirmelerin sövme suçunu oluşturduğu …” (14)
“Sanık T.. Ş..'in olay günü alkollü bir şekilde Belediye Başkanı olan müştekiyi kastederek çarşı ortasında "şerefsiz, pezevenk" gibi kelimeler kullanarak hakaret suçunu oluşturduğu, (15)
4- Yargıtay’ın “Hakaret Sayılmaz” Dediği İfadeler
Yargıtay, Başbakan olan katılana yönelik sanığın "…değerli dostlar, malumunuz iki üç ay öncesinde... Nazilli Devlet Hastanesinin açılışına geleceğini söylemişti, şaşırtmadı bizi gelemedi, neden şaşırmadık? Çünkü hainler korkak olur" şeklindeki sözlerinin eleştiri niteliğinde olduğunu ifade etmiştir. (16)
Yargıtay, sanığın katılan ...'in vaatlerine yönelik yaptığı konuşma sırasında "bu kadar atan adam hiç görmedim kardeşim bu ne kadar atıyor ya bu Başbakanı da geçti yav ne atıyorsun kardeşim", "... Bu memleket senin ne mal olduğunu biliyor...", "....senin kumaşın belli hemşerim dün sattın bu vatandaşı...", şeklindeki ifadeler kullanarak katılana yönelik eleştiri sınırlarını aşmadığını, katılanın toplum önünde tanınmış birisi olması, siyaset yaptığına göre hakaret içermeyen eleştirilere katlanmak zorunda olması, sanığın sözlerinin yorum ve eleştiri niteliğinde olduğu ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığına hükmetmiştir. (17)
Yargıtay, “Olay tarihinde Başbakan olan katılana, “Makarnacı Kömürcüler Allah Belanızı versin” şeklinde sözlerin katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmadığını, eleştiri ve beddua niteliğinde olduğunu (18) gerekçesiyle hakaret suçunu oluşturmayacağını ifade etmiştir.
Yargıtay kararlarına yansıdığı kadarıyla, sanığın, katılana söylediği “gerici yobazlar” sözü (19) , “yarın hakkınızda internet sitesi yaptırıp dolandırıcılığınızı anlatacam ve hakkınızda savcılığa suç duyurusunda yapacam” sözleri (20), “dışarı çık lan adam mısın” sözleri (21), “Terbiyesizlik yapma, eşim bunun hesabını sizden soracak” sözleri (22), “lan sen ne biçim memursun” sözleri (23), “okumuşsunuz ama adam olamamışsınız, sana bu diplomayı verenin” sözleri (24), “niye yamukluk yapıyorsun” sözleri (25), “sen kim oluyorsun benim hakkımda tutanak tutacaksın, istediğin kadar tutanak tut” sözleri (26), rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap tarzı şeklinde olduğu gerekçesiyle hakaret suçunun oluşmayacağı ifade edilmiştir.
Belediye başkanı olan sanığın, zabıta memuru olan mağdurun rapor almasına kızarak söylediği “A..koduğumun yerinde oturuyorsun bir de rapor alıyorsun" biçimindeki sözlerin, mağdurun doğrudan şahsına değil, mağdurun oturduğu kahvehaneye yönelik sözler olduğu için hakaret suçu oluşmaz. (27)
“…Belediye Başkanını kastederek söylediği “ihalelerde yolsuzluk yapıp bunları örtmeye çalıştığı, kömür ihalesinde vurgun yaparak kazancı paylaştığı” şeklindeki sözleriyle hakaret suçu oluşmamıştır.” (28)
“Vizyonu olmayan kuş beyinlilerin belediye başkanlığı yapması doğru değildir. Şehri emin ünvanını sırtında taşıyanlar görevlerini yerine getiremediğinde gereğini yapma cesaretini gösteremiyorlar. Bir Isparta iline bakıyorsun 30-40 metrelik yollar açılmış, Burdur’a bakıyorsun k.ç içi yolumuz var ona da gerektiği gibi maalesef değer veren bir irade göremiyoruz.” biçimindeki siyasi bir kimliğe sahip ..Belediye Başkanı hakkında söylenen sözlerin, bir belediye başkanının nasıl olması gerektiği, yaşadığı şehrin durumu ve belediye hizmetlerinin yetersiz olduğuna dair, hakaret boyutuna varmayan ağır eleştiri içeren düşünce ve kanaat açıklaması niteliğindedir.” (29)
“.....Belediye Başkanına yönelik ....... Sen bu gazetenin sahibinin babası mısın, aranızda ne tür bir ilişki var bilelim, bu gazeteye hediye ettiğin lazer yazıcıyı kimin parasıyla aldın, ...'in malum gazetenin finansörü olduğunu söyleyenler bile var, yurt dışına kaçabilirsin dönmemek üzere tabi... Nedir korkun, nereden yakaladı seni, kaset felan mı var yoksa, eğer baskı altındaysan sana da yardım edelim...." şeklindeki sözlerin onur, şeref ve saygınlığı rencide edici boyutta olmayıp, ağır eleştiri niteliğindedir.”(30)
Sanığın facebookta yazmış olduğu yorumlarda geçen “zibidi” kelimesinin, Türk Dil Kurumu'ndaki anlamının, “gülünç olacak derecede kısa ve dar giyinmiş olan” şeklinde olduğu ve hakaret unsuru içermediği” (31)
Diğer bir kararda “… belediye başkanı için sarfettiği “zübükzade başkan” sözünün onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, eleştiri niteliğinde olduğu belirtilmiştir. (32)
Bir haberde, "...belediyesi pazarlık usulü Yaptığı İhalede Altı Günlük Firmayı tek başına davet ederek adrese teslim Ballı ihaleyi Peşkeş Çekti, birçok ihalede usulsüzlük yapıldığı ileri sürülürken, özellikle pazarlık usulü gerçekleştirilen bazı ihalelerde iltimas geçildiği ihale detaylarının araştırılmasıyla kesinleşti ….. Personeli hakkında ihaleye fesat karıştırma, zimmet ve ihalelerde usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle soruşturma açılmasının talep edilmesi, önümüzdeki günlerde yeni gelişmelerin baş göstereceğinin habercisi durumunda....” şeklindeki beyanlara yer verildiği anlaşılmaktadır.. AİHM içtihatlarında da belirtildiği üzere, özellikle gazeteciler bir dereceye kadar abartma hakkına sahiptirler. Yazı içeriğindeki ifadeler, söylendiği yer ve zaman unsurları da gözetildiğinde katılanların onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, eleştiri niteliğindedir.” (33)
“Belediye Başkanı'na hitaben yazdığı yazıda geçen “….Belediyesi, yeter artık burası Patagonya Cumhuriyeti mi? ve İnsafsız Su Faturaları Adaletsiz Kira Zammı, 'Bu adama kim dur diyecek?..... yönetimin zulmü altındaki Yalvaç'ta adaletsiz ve keyfi yönetim uygulamalarına her geçen gün yenisi ekleniyor. Bu akıl almaz keyfi uygulamalara karşı hukukçuların yargı yoluna gidecekleri kaydedildi.." şeklindeki sözlerin katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap tarzı niteliğinde olduğu, dolayısıyla hakaret suçunun oluşmadığı “ (34)
“ ….Belediyesi şehir dönüşümü yapıyorum diye milletin malını gasp ediyor.... Sorarım size bu gasp değilde hırsızlık değil de nedir.... Aç kedinin yavrusunu yediği gibi yavrularını yiyorlar... Hiçbir hakkı yokken vatandaşın malını elinden aldı yani gasp etti... Kent dönüşümüyle biri dört yoldan köşeyi döndü gitti, ikincisi de köşeyi döneceğim diye uğraşıyor....belediyelere verilen bu kent dönüşümü yetkilerini şahsi menfaatlerinde kullandıklarına inanıyorum.... Bu gaspçılıktan belediyenin elini çekmesi lazım...” şeklinde sözlerin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, kaba hitap tarzı niteliğinde olduğu ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı “ (35)
“İt ürür kervan yürür” sözünü atasözü olarak kullandığından sözün hakaret olmadığı sonucuna varılmıştır.”(36)
“Sanığın, belediye başkanına söylediği "kessene ulan, keste göreyim" şeklindeki sözlerin, mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, ağır eleştiri niteliğinde olduğu ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı, (37)
Belediye Başkanı hakkında; “Asla rüşvet yemezsin! ... Yaptığın imar tadilatlarının hepsi doğru! ... Akraban olan; Enişte beyzadeleri ile evlatlık ağabeyin sayende hiçbir kazanç elde etmedi! ... Benim tapu kayıtlarında saydığım 37 dairenin hiç önemi yok! ... Kısacası; biz bugüne kadar eşeklik yaptık, sana hak etmediğin karayı çaldık! ... Nasıl desem; Hünkarım mı, hakanım mı,başkanım mı?.. Bilmiyorum. Zatı-aliniz, o kadar yüce, o kadar büyük ki, etkilenmeyen yok. ... Fakat; biz bunları söyleyecek kadar pişkin, yamuk değiliz! ... Ahan sana yemin; değil bin kez, on bin kezde tekzip kararı aldırsan peşini bırakmayacağım! ... Haklılığına her zaman saygılıyım! ... Nerde, ne zaman haklı bir olayın var yanındayım! ... Ama; haksız imar tadilatları ali-cengiz olaylarının da karşısındayım! ...” şeklindeki beyanı onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, eleştiri niteliğindedir. (38)
“Sayın Başkan, insanları birbirine düşman yaptın, huzuru bozdun, partine zarar verdin, ne sıkıntı varsa tıbbi destek almalısın.” şeklindeki sözlerinin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap tarzı niteliğinde olduğu, dolayısıyla hakaret suçunun unsurları itibari ile oluşmadığı ,” (39)
“…sanığın, GAP Gündemi Gazetesinde katılan belediye başkanına yönelik olarak bir deli kuyuya taş atmış başlıklı yazıda, “Esnaf 4 yıldır bunu söylüyor, belediye başkanı Fakıbaba da dört yıldır ben geri adım atmam, bir defa geri adım atarsam bu şehri yönetemem, dört yıl sonra bu ocak ayında bölgeyle ilgili imar çalışması yapıldı, binlerce insan dört yıldır perişan edilmiş, dertlerini anlatamamanın, seslerini duyuramamanın kızgınlığı, öfkesi ve umutsuzluğuyla boyunlarına testere dayıyor, üzerlerine benzin dökülüyorlar. Şanlıurfa içerisine fil girmiş zücaciye dükkanı gibi. Filimiz dört yıldır Urfa'da dolaşırken esnafın kısmetine de pisliği düştü. Tükürdüğünü yalamak diye de bir atasözümüz var. Zararın neresinden dönülürse kardır diye bir sözümüz var. Ama filin pisliğini kim temizler bunu bilen yok" şeklindeki nezaket dışı ve kaba nitelikteki sözlerin onur, şeref ve saygınlığı rencide edici boyutta olmayıp, ağır eleştiri niteliğinde bulunduğu” (40)
“….belediye Başkanına hitaben, “ukelalık yapma” şeklindeki sözlerin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp kaba söz ve davranış niteliğinde olduğu bu nedenle hakaret suçunun oluşmadığı,” (41)
“ … belediye başkanını kastederek söylediği “ihalelerde yolsuzluk yapıp bunları örtmeye çalıştığı, kömür ihalesinde vurgun yaparak kazancı paylaştığı” şeklindeki sözleri hakaret suçunu oluşturmaz.” (42)
“… sanığın, belediye başkanına yönelik “sen haklıyı haksızı ayıracak kadar akıllı değilsin”, “bu kasabayı utanç verici insanlar yönetmektedir” şeklindeki nezaket dışı ve kaba nitelikteki sözlerin onur, şeref ve saygınlığı rencide edici boyutta olmayıp, ağır eleştiri niteliğinde bulunduğu hakaret suçunun oluşmadığı “ (43)
5- Hakaretin Belediye Personeli Tarafından Yapılması Durumu
Sözleşmeli personel: Sözleşmeli personelin facebook’taki belediye aleyhine yapılan olumsuz yorumlara katılması nedeniyle belediye tarafından sözleşmesinin yenilenmemesi üzerine açılan işlemin iptali davasında (Göktaş, 2015) (44) Danıştay 12. Dairesi 30.01.2014 tarihli ve 2013/1265 E., 2014/278 K. sayılı kararında, görev süresi boyunca başarısız veya yetersiz olduğuna dair hiçbir saptama yapılmayan sözleşmeli personelin, sırf “beğen” butonu nedeniyle işinden edilmesinin “kamu yararı ve hizmet gereklerine” aykırı olduğunu vurgulamış ve İdare Mahkemesi kararının bozulmasına hükmetmiştir.
İşçi personel: İşçi, çalışma koşullarını ve çalışma ortamını iyileştirmek için gördüğü olumsuzlukları dile getirme, eleştiri yapma hakkına sahiptir. Bu hak işçi tarafından bizzat kullanılabileceği gibi sendikal örgütlü işyerlerinde sendika temsilcileri aracılığıyla da kullanılabilir. Öncelikle işçinin işveren aleyhine sarf ettiği sözlerin niteliği ve amacı dikkate alınmalıdır. İşçi, bir hakkının verilmediğini, örneğin ücretinin eksik yatırıldığını, yasal sınırın üzerinde fazla çalışma yapıldığını, fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini, SGK primlerinin düşük gösterildiğini, işyerinde çifte bordro uygulaması olduğunu ya da sendika karşıtı uygulamalar olduğunu ifade ediyor ve bunlar gerçek durumu yansıtıyor ise sadakat borcuna aykırı davranıldığından söz etmek mümkün değildir. Bu durumda işveren, işçinin iş akdini bu gerekçeyle feshedemez. Eleştiri sınırını aşan, ifade özgürlüğü kapsamında korunmayacak şekilde hakaret, iftira veya asılsız suç isnadı içeren paylaşımlar duruma göre geçerli ya da haklı nedenle fesih sebebi olarak değerlendirilebilirler.
İşçinin, işveren veya aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler söylemesi ya da işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı, asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması İş Kanununun 25/II,b bendi uyarınca haklı nedenle fesih sebebidir. (45) Burada İşveren aleyhine yapılan ihbar ya da işverene yönelik her isnat değil asılsız olan ve şeref/haysiyet kırıcı isnatlar fesih sebebidir. Dolayısıyla gerçek bir olay hakkında ihbarda bulunan ya da işveren hakkında isnatta bulunan işçinin davranışı haklı nedenle fesih kapsamında değerlendirilemez.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 25.09.2014 tarih ve 2014/11621 E., 2014/28293 K. sayılı kararında da davacının iş sözleşmesinin bir sosyal medya sitesinde “F.. adalet dağıtma bankası değildir çünkü sadece torpillilerin, yalakaların bankası olmuş” şeklinde ifadede bulunarak çalıştığı bankayı aşağılayıcı ve kurumsal kimliğine yakışmayan ifadelerde bulunduğu gerekçesiyle haklı nedenle feshedildiğini, ifadelerin eleştiri sınırını aştığını, işvereni olan bankanın kurumsal itibarını zedeleyici nitelikte olduğundan doğruluk ve bağlılığa aykırı olduğunu hükme bağlamıştır.
Yargıtay’ın 9. Hukuk Dairesi (14205/9526, 1.6.2017) “Öncelikle Whatsapp sistemi, telefon ve internet ortamında internet vasıtası ile iletişimi gerçekleştiren bir sistemdir. Burada kişi, kişiler ile iletişime geçtiği gibi gruplar kurarak grup içiresinde iletişim gerçekleştirilmektedir. Ancak bu sistem kendi içinde korunan ve üçüncü kişilere kapalı bir konumdadır. Dolayısı ile işçilerin iş akışını bozmadığı ve çalışmaların etkilemediği sürece bir grup kurmaları ve burada iletişim içinde olmaları yasak değildir. İşçilerin bu kapsamda burada iletişimlerinin kişisel veri olarak da korunması esastır. Dosya içeriğine göre davalı işyerinde satış uzmanı olarak çalışan davacı ve aynı konumdaki diğer çalışanlar, çalışma koşullarının olumsuz olarak değiştirilmesi, ücret politikası, mobbing uygulanması nedeni ile toplu imza ile istekte bulunmuşlar ve mailler göndermişlerdir. Aynı zamanda da iletişim için Whatsapp sistemi içinde grup kurmuşlardır. Burada da çalışma koşullarının olumsuzluğu, yöneticilerin tutumları ve davranışları hakkında yorumlarla yazışmalarda bulunmuşlardır. Bu iletişimlerin dosyadaki çözümlerine göre genel olarak mesai saatleri dışında olduğu görülmektedir. İşçilerin işyerinde mailleri, işverene bildirimleri işçilik hakları ile ilgili demokratik talep niteliğinde olup, bu tür barışçıl davranışların fesih nedeni yapılması doğru değildir. ’ ifadelerine yer vererek işçinin işe iadesine karar vermiştir.
Memur personel: 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun disiplin hükümlerine göre, memur; görev sırasında amirine hal ve hareketi ile saygısız davranması halinde, kınama cezası, -Görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmesi halinde, aylıktan kesme cezası, -Amirine karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapması halinde, kademe ilerlemesinin durdurulması cezası, -Amirine hakarette bulunması veya tehdit etmesi halinde, kademe ilerlemesinin durdurulması cezası, -Amirlerine fiili tecavüzde bulunması halinde, Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılabilir.
Sonuç olarak incelemiş olduğumuz hakaret suçu toplumda çok sık karşılaşılan ve adliyeleri oldukça fazla meşgul eden bir suç tipidir. Kuşkusuz bunda herkes tarafından çok kolay işlenebilmesinin payı büyüktür. Ancak ülkemizde hakaret suçunun yavaş yavaş suç olmaktan çıkartılması sadece manevi tazminata konu olması gerektiği de savunulmaya başlanmıştır. Çalışmamızda zaman zaman yer verdiğimiz gibi Yargıtay’ın özellikle son yıllarda hakaret eylemlerini yorumlarken daha geniş yorum yaptığı, ağır sayılabilecek eleştirilerin, yakınmaların, kaba sözlerin hakaret oluşturmayabileceğine karar verdiği görülmektedir. Bu nedenle belediye başkanlarının Yargıtay’ın kriterlerine göre ifadelerin hakaret olup olmadığında karar vermelerini ve şikâyeti ya kendi adına veya şahsi vekâletini verdiği özel avukatı aracılığıyla yapması gerekir. Belediye tüzel kişiliği bu suçun mağduru olamayacağından belediyenin avukatları tarafından şikâyet dilekçesi verilmesine gerek yoktur. Yapılacak şikâyetlerin takipsizlikle veya cezasızlıkla sonuçlanması halinde “kobra etkisi” de denilen durum ortaya çıkacak ve kişiler bundan aldığı cesaretle daha çok paylaşım yapacaklardır.
_____________
1 Babacan, M. E., Haşlak İ., ve Hira İ. (2011). Sosyal medya ve arap baharı. Akademik İncelemeler Dergisi, 6 (2), 63-92
2 Vural, Z. B. A., ve Bat, M. (2010). Yeni bir iletişim ortamı olarak sosyal medya: ege üniversitesi fakültesine yönelik bir araştırma, Journal of Yasar University, 20(5), 3348-3382
3 Arısoy, M. (2007). Hakaret. TBB Dergisi, (72), 152-205
4 Türk Ceza Kanununun gerekçesi için bkz. http://www.cezabb.adalet.gov.tr/mevzuat/maddegerekce.doc
5 Özen, M. (2008). Hakaret suçu ve internet yoluyla işlenmesi. TBB Dergisi, (75), 94-108
6 Gülseren, F.Ş. (2013), İnternet ortamında işlenen hakaret suçları. LAÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 4(1), 15-33
7 Kayançiçek, a.g.e., s.44.
8 Yargıtay 18. CD E.2016/18985 K. 2017/2174
9 Kaya, Mine (2015), “Sosyal Medya ve Sosyal Medyada Üçüncü Kişilerin Kişilik Haklarının İhlali”, TBB Dergisi, 2015(119).
10 Yargıtay 2.CD E.2011/37918 K. 2013/24421 T. 30.10.2013
11 Yargıtay 18. CD E.2018/2319 K. 2018/6349 T. 30.04.2018
12 Yargıtay 4. CD E. 2005/4980 K. 2006/12542 T. 19.6.2006
13 Yargıtay 4. CD E. 2003/7894 K. 2004/6123 T. 11.5.2004
14 Yargıtay 4. CD E. 2007/9340 K. 2009/5507 T. 24.3.2009
15 Yargıtay 2. CD E. 2012/2378 K. 2013/26536 T. 14.11.2013
16 Yargıtay 18. CD E.2017/7129 K. 2018/5519 T. 12.04.2018
17 Yargıtay 18. CD E.2016/3759 K.2018/2281 T. 21.02.2018
18 Yargıtay 18. CD E.2016/15501 K. 2016/17879 T. 22.11.2016
19 Yargıtay 18. CD E.2016/18303 K. 2017/397
20 Yargıtay 18. CD E.2016/18577 K. 2017/1583
21 Yargıtay 18. CD E. 2016/16487 K. 2016/18240
22 Yargıtay 18. CD E.2016/16467 K. 2016/17898
23 Yargıtay 18. CD E.2016/15580 K. 2016/17946
24 Yargıtay 18. CD E.2016/15383 K. 2016/16289
25 Yargıtay 18. CD E.2018/428 K.2018/3146
26 Yargıtay 18. CD E.2017/8198 K. 2018/3581
27 Yargıtay 4. CD E. 2013/18926 K. 2014/33280T. 18.11.2014
28 Yargıtay 4. CD E. 2012/15130 K. 2013/22648 T. 18.9.2013
29 Yargıtay 4. CD E. 2013/5577 K. 2014/20763 T. 9.6.2014
30 Yargıtay 18. CD E. 2015/4602 K. 2015/13018T. 9.12.2015
31 Yargıtay 18. CD 2017/1806 E. , 2019/6629 K. T. 03/04/2019
32 Yargıtay 18.CD 2015/9326 E. , 2015/12196 K. T.30/11/2015
33 Yargıtay 18. CD E. 2019/1834 K. 2019/10413 T. 12.6.2019
34 Yargıtay 8. CD E. 2015/41561 K. 2017/12458 T. 6.11.2017
35 Yargıtay 18. CD E. 2015/37995 K. 2017/9539T. 25.9.2017
36 Yargıtay 18. CD E. 2016/16989 K. 2016/18968 T. 12.12.2016
37 Yargıtay 18. CD E. 2015/28724 K. 2016/18111 T. 23.11.2016
38 Yargıtay 18. CD E. 2015/11552 K. 2015/11508T. 19.11.2015
39 Yargıtay 18. CD E. 2015/11539 K. 2015/10824 T. 11.11.2015
40 Yargıtay 18. CD E. 2015/4992 K. 2015/9589 T. 28.10.2015
41 Yargıtay 4. CD E. 2013/1371 K. 2014/19078 T. 28.5.2014
42 Yargıtay 4. CD E. 2012/15130 K. 2013/22648 T. 18.9.2013
43 Yargıtay 18. CD E. 2015/5249 K. 2015/5129 T. 10.9.2015
44 Göktaş, Kemal (2015), “Danıştay’dan ‘beğen butonu’ Kararı”, http://www.hukukihaber.net/ozel-hukuk/danistay-dan-begen-butonu-karari-h54463.html (30.08.2019)
45 “…davalı tanıkları işyeri ikinci müdürünün davacıya hitaben “sen hırsızsın ödemeyene şerefsiz derler” şeklinde hakaret içeren beyanlarda bulunduğunu açık bir şekilde ifade etmişlerdir. davacı hakaret olayı nedeniyle hizmet akdini haklı nedenle feshetmiştir.” (Yargıtay. 9. HD., 11.12.2006T., 2006/14009E., 2006/32253K. , Çalışma ve Toplum Dergisi, S:13, s. 185-186); “…. işverenlerden Handan’nın davacıya hakaret ettiği özellikle el kol hareketleri ile kendisine ihtiyaç kalmadığı, pislik gibi laflar ettiği defol ifadesini kullandığı, anlaşılmış bulunmaktadır. Bu durumda davacının işyerini terk etmesi haklı nedenlere dayanmaktadır. O hâlde davacı kıdem tazminatına hak kazanmış bulunmaktadır.” (Yargıtay. 9. HD., 18.11.1999T., 1999/14676E., 1999/17618E.).
Comments